8 Mayıs 2011.
Mersin İdman Yurdu 28 yıllık özlemine son verdiği Boluspor maçı.
Unutulmaz futbol mabedimiz TSG Stadı hınca hınç dolu .Bir o kadar insanda dışarıda var. Maçı seyretmeye değil , adeta açlığını ve susuzluğunu gidermeye gelmiş gibiydiler . Tribünlerde özlemin isyana, isyanın zafere, zaferin de gözyaşlarına dönüştüğünü gördüm o gün. Müthiş bir atmosferdi hem de kelimelerle tarif edilemeyecek kadar.
17 Mayıs 2022.
Aradan geçen zaman tam 11 yıl. Mabed değişmiş, lig değişmiş, isim değişmiş. Ama değişmeyen tek şeyin yürek olduğunu dün gördük hep birlikte. Bir zamanlar oynamaktan utandığımız bir lige çıkmak için bir kentin böylesine reaksiyon gösterdiğini görmenin adı isyandı aslında… Geçmişe, kötü yöneticilere, ilgisizliğe, sahipsizliğe…
Son yıllarda gördüğüm en iyi PR çalışmasıydı Mersin Stadyumundaki tablo.
Tribünde hiç seyirci yoktu mesela. Aynı Bolu maçında olduğu gibi. Her yer şeytan tadındaydı. Mersin Stadyumu kurulduğu günden bu yana dev maçlarda dahil olmak üzere ilk kez bu kadar coşkuda ve tezahüratlarda bütünlük yaşadı.
Bugüne kadar hiçbir maçta görmediğim insanları gördüm tribünde heyecan ve umut içinde. Seyretmek için ya da eğlenmek için değil görev ve sorumluluk için gelmiş gibilerdi.
Ertesi gün yine hiç ummadığım kişilerin sosyal medyaları maçtan enstantanelerle doluydu. Günü ölümsüzleştiren karelerle..
Bu tablo bence İçel İdman Yurdu için bir milat olmalı. Eğer kendini ve yapmak istediğini iyi anlatırsan, diplomasi kurallarını doğru işletirsen, arz talep ilişkisinde güveni sağlarsan şehri ele geçirmen içten bile değil. Ve dün aslında bu gerçekleşti. En az galibiyet kadar değerliydi bu olgu. Çünkü istikrar, sadece aldığın skorlarla değil, ilişkiyi iyi yönetmeyle de ilgili bir durum. Umarım yakalanan bu hava ve diplomasi sadece zafer diplomasisi olarak kalmaz ve periyodik bir şekilde devam eder.
İçel İdman Yurdu’nun bir günlüğüne de olsa kenti ele geçirmesinin kahramanları ise elbette taraftarlar…
1 haftadır uyumayan, kenti ateşlendiren, tüm iletişim mecralarını kullanarak stadyumu seyirci ile değil taraftarlarla dolduran tribün liderleri de alkışı hak ediyor. Şeytanlar rakip sahaya ayağını bastığı andan bitiş düdüğüne kadar onlara sadece bir takımla değil, 2 milyonluk bir kentle mücadele ettiklerini hatırlattılar.
Sahanın içine çok fazla değinmek, oyunun tahlilini yapmak , attığımız 3 golü ballandıra ballandıra anlatmak stadyumda teneffüs ettiğim, duyduğum heyecanın emin olun çok gerisinde kaldı. Ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim. 37. Dakikada gelen gole kadar bildiğimiz bir İçel İdman Yurdu sahadaydı ve rakibin ekmeğine yağ sürecek bir oyunu tercih etmişti. Atılan ilk golün ardından psikolojik avantajı yakalayan ekibimiz ikinci yarıda rakibi ısırmaya, korkutmaya ve hata yapmaya zorladı. Bir önceki kaleme aldığım yazımda anlattığım gibi, baskıyı üzerinde hisseden rakip beklediğimiz hatayı yaptı ve bizde 2-0’lık skoru yakaladık. Telaş, gerginlik ve kırmızı kart işimizi iyice kolaylaştırdı ve finale adımızı yazdırdık.
Taraftar baskısını lehine çeviren futbolcularımızın özellikle ikinci yarıdaki isteği, cesareti ve bu işi 90 dakikada bitirmeliyiz güdüsü Fethiye ile oynayacakları final maçı için umarım önemli bir kaynakça ya da dip not olur.
Son paragrafı da Başkan Metin Saltık’a ve ekibine ayırmak gerekiyor. Saltık kulübü için gerekli maddi ve diplomatik özveriyi gösterdi şu ana kadar. Taraftarlarıyla ve kentin dinamikleriyle zaman zaman uyumsuz süreçler yaşasa bile, kızgınlık ve kırgınlığı tercih etmedi. Sahipsizliğin üzerine gitti, diplomasiyi zorladı. Süreç içerisinde yönetimini revize ederek bu diplomasinin sürdürülebilir olabileceğini gösterdi. Çünkü kente kendini kanıtlamanın yolunun, kentin ana damarlarına nüfuz etmekten geçtiğini anladı. Ve dün o stadyumda yaşadıklarımız bu emeğin, özverinin ve diplomasinin de ürünüydü. Aslında İçel İdman Yurdu dün itibariyle Başkan Metin Saltık’ın kulübü olmaktan çıktı(!)
Anlayacağınız;
17 Mayıs 2022 tarihi sadece Orduspor karşısında 3-0 galip geldiğimiz play off yarı finalinin tarihi değildi sadece…
Mersin’in yeniden kulübü ve armasıyla buluştuğu gündü…