ENKAZIN ALTINDA KALANLAR

Author

Categories

Share

Bu yazıyı yazarken 24 bin geçti ölü sayısı.
Daha bir gün önce 17 bindi ben Hatay’dayken..

Gözlerimle gördüm felaketi, acıyı.
Üzülecek o kadar şey vardı ki her adımda.
Bir savaş filminin platosunda geziyor gibiydim .
Bombalanmış gibiydi binalar..
Zırhlı araçlar .
İş makinaları.
Askerler ..
Kaldırıma saçılmış giyecekler, yiyecekler, ilaçlar.
Ateşin başında kümelenmiş ve soğuğa direnen insanlar.
Çalışmaktan helak olmuş , kafasındaki bareti yüzüne örten ve bir köşeye boylu boyunca uzanıp dinlenen kahramanlar .
Titreyen elleriyle pilava kaşık sallayan o bedbaht amca.
Torunu ile başını sokacak bir çadır arayan, kalp hastası bir nene.
Bir köşeye sinmiş ve olan biteni anlamaya çalışan yorgun ve hüzünlü bir sokak köpeği.

Saymakla elbette bitmeyecek.
Tıpkı enkaz altında kalanlar gibi.
O kadar çok hikaye dolandı ki ayağımıza bir günde.
Sonu mutlu bitende bile koskoca bir hüzün, tarifsiz acı vardı.
Aslını sorarsanız, kimse acısını yaşayamadı şu ana kadar.
Çocuğunu kaybetti biri, anasını kaybetti , babasını kaybetti, kardeşini kaybetti ama anlayamadı.
Yalnızlığın ve çaresizliğin isyanı bastırdı acılarını.
Yaşayan ölülerdi hepsi.
Onca kalabalığa aldanmayın aslında hayalet bir şehirdi artık Hatay .

“Bekledik ama kimse gelmedi” dediler.
Hepsinin dilindeki tarifsiz ve ortak isyan cümlesiydi bu.
“Kimsesizlerin kimsesiydi” oysaki devlet.
Büyüktü onlar için.
İllaki gelirdi .
Canları gitti , yetmedi canlarının derdine düştüler.
Gelmedi.
Üşüdüler.
Altı üstü bir çadır , bir battaniye istediler.
Gelmedi.
Acıktılar..
Bir parça ekmek yerine, içi içini yedi hepsinin.
Yine gelmedi.

Oysaki “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” demişti Şeyh Edebali.
Bu sözde enkaz altında kaldı o gün.
Liyakat kaldı.
Koordinasyon kaldı.
Babalık vasfı kaldı.

“Siyaset yapıyorsun” diyecek bazı aklı evveller şimdi.

Ama bilsinler ki o enkazın altında siyaset de kaldı.

Author

Share